Stratejik hata
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Taliban’ın liderini kabul edebileceğini televizyondan duyurdu. Ancak devlet başkanı düzeyinde Taliban’la muhatap olan ülke yok. Eğer Erdoğan görüşürse, bu devlet başkanı düzeyinde ilk görüşme olacak. Böyle bir görüşmenin Türkiye açısından stratejik bir hata olacağı deneyimli diplomatlar ve askerler tarafından dile getiriliyor
Türkiye, bir cehenneme dönmüş olan Afganistan’da kalmaya çok istekli.
Ankara’nın bu istekliliği, başta ABD tarafından da “taktir”le karşılandı.
ABD’nin kaçtığı Afganistan’da Türkiye’nin kalmaya gönüllü olması Washington’un işine geliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Taliban’ın liderini kabul edebileceğini televizyondan duyurdu. Taliban’la diğer ülkeler de görüşüyor. ABD de Doha’da Taliban’la masaya oturdu. Ancak devlet başkanı düzeyinde Taliban’la muhatap olan ülke yok. Eğer Erdoğan görüşürse, bu devlet başkanı düzeyinde ilk görüşme olacak.
Böyle bir görüşmenin Türkiye açısından stratejik bir hata olacağı deneyimli diplomatlar ve askerler tarafından dile getiriliyor. Örneğin emekli general ve bilim insanı Dr. Naim Babüroğlu, Türkiye’nin cumhurbaşkanı düzeyinde Taliban lideriyle görüşmesinin stratejik hata olacağına dikkati çekti. Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu da Ankara’nın Kabil Havaalanı’nı koruma konusunda istekli olmasının bir tuzağa düşme riski taşıdığını her fırsatta vurguluyor.
Türkiye’nin cumhurbaşkanı düzeyinde Taliban liderini muhatap alması her şeyden önce Taliban’a meşruiyet kazandıracaktır.
Dr. Babüroğlu’nun dikkati çektiği gibi Türkiye, Suriye Devlet Başkanı Esad’la, Mısır Devlet Başkanı Sisi’yle, Libya’da Hafter’le görüşmeyi reddederken, Taliban gibi tarihin en kanlı terör örgütünün lideriyle cumhurbaşkanı düzeyinde görüşmesi bütün dünyanın dikkatini çekecek bir gelişme olacaktır.
Türkiye Suriye iç savaşında Esad’tan değil Müslüman Kardeşler’den yana ağırlık koydu. Aynı politikayı Libya’da da izledi. Mısır’da ise Müslüman Kardeşleri temsilen iktidar olan Mursi’yi darbeyle devirdiği için Sisi’yle görüşmüyor. Uluslararası yemeklerde aynı masaya bile oturmuyor.
Taliban lideriyle ise cumhurbaşkanı düzeyinde görüşmeye hazırlanıyor.
Peki Taliban nasıl bir örgüt?
Afganistan’ın büyük bir bölümünde kontrolü ele alan Taliban’ın Kabil’e girmesi yakın görünüyor. Taliban Kabil’i de kontrolü altına aldıktan sonra bir İslam Emirliği kuracak.
Bu Emirlik şeriat kurallarıyla yönetilecek. Kadınlar dışarı çıkamayacak. Çıktıklarında burka giyecekler. Kız çocukları okula gönderilmeyecek. Hatası görülen kadın sokakta kırbaçlanacak. Recm uygulanacak. Bu rejimi; başka mezheplere mensup erkekleri öldüren, kafa kesen, kadınları ganimet olarak alan, bazılarını cariye yapan, bazılarını da pazarlarda köle olarak satan Taliban kuracak.
Türkiye’nin böyle bir örgütle ve kuracağı böyle bir devletle ne işi olabilir? Türkiye’nin işi ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden çıkacak bir karara dayalı bir görev için katkıda bulunmak olabilir.
Taliban’ı desteklediği bilinen Pakistan’ın önerisiyle Türkiye’nin cumhurbaşkanı düzeyinde Taliban lideriyle masaya oturması Ankara’ya ileride birçok uluslararası sorun yaratabilir.
Çağdaş devletler topluluğu üyesi olan demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Taliban ve kuracağı İslam Emirliği ile masaya oturmasının Türkiye’nin hangi ulusal çıkarının gereğini olduğunu izah etmek zordur. Türk halkının İslam anlaşışıyla Taliban’ın İslam anlayışı arasında uzaktan yakından bir ilgi yoktur.
Diğer taraftan Türkiye’nin Afganistan politikasında yeni çelişkilere yol açacak bir adımdır. Afganistan’da Taliban’la anlaşacak Ankara’nın, Türkiye’de ABD’nin isteğiyle Taliban’la çatışan Afganları ağırlaması, Taliban’dan kaçanlara ev sahipliği yapması nasıl uyumlaştırılacak? Acaba CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun öne sürdüğü gibi, Erdoğan-Biden görüşmesinde varılan bir uzlaşmanın sonucu olarak Türkiye, Afganistan’da ABD ile birlikte Taliban’a karşı savaşan 1 milyon civarındaki Afganı misafir ederken, Taliban’a da kendisine karşı savaşacak Afganların sayısını azaltarak yardım mı etmiş olacak?
Bunlar henüz iktidarın yanıt vermediği iddialar.
Yanıtı önem taşıyan bir diğer soru da şu:Türkiye, Kabil Havaalanı’nı kime karşı koruyacak? Ülkenin idaresini ele geçirmiş olan Taliban’a karşı mı? Önümüzdeki süreçte El Kaide, IŞİD, DEAŞ gibi örgütlerle de çalıştığı Birleşmiş Milletler raporuna geçen Taliban destekçileri Türk Silahı Kuvvetleri’nin (TSK) koruduğu Kabil Havaalanı’na bir füze veya roket atarlarsa ne olacak? TSK meşru müdafaa hakkını kullanınca muharip güç kullanmış olmayacak mı? Afganistan’daki kaos ortamında TSK muharip güç kullanmadan kendini nasıl koruyacak?
Türkiye, Kabil Havaalanı’nı korumaya ve Suriye’den, Afganistan’dan sığınmacı almaya neden bu kadar istekli?
Bunun iki temel nedeninden biri iktidarın ülkeyi sürüklediği ağır ekonomik kriz ve Türkiye’yi dünyada yalnızlaştıran yanlış dış politikasıdır.
Bu sıkışmışlıktan kurtulmak, ABD ve Avrupa’dan kaynak bulabilmek ve dış dünyadaki yalnızlıktan kurtulmak bu politikanın temel amacı olarak görülüyor.
İktidar böylece hem ekonomik hem siyasi destek alarak kaybetmekte olduğu gücü toparlamaya çalışıyor.
Ancak bu politikanın Türkiye’ye güvenlik ve sosyal barış açısından maliyeti çok yüksek olabilir.
Türkiye, Afganistan ve sığınmacı politikasını gözden geçirmelidir.